commas,,,, until something stirs,,,,

herhangi bir cuma akşamı serbest çağrışımı

20-30 yaş arasındaki en büyük "fail"im teknolojiye çok ilgim olduğunu zannetmemdi diye düşündüm bugün. sadece rüşt ispatı kaygısı.

neredeyse 1 sene olacak terapiye başlayalı, "temel ve basit ihtiyaçlar" üzerine hiç düşünmeden, bazı ezbere davranışlarım olduğunu keşfederek başlamıştı tüm hikaye. şimdi uzun uzun "benim neye ilgim var?" diye düşünmeye koyuldum.

insanlara, fikirlere, satır aralarına ilgim var. gizli olana, dinlemeye, aktarmaya ilgim var.

metodik, düzenli, anlaşılır yazmaktan, konuşmaktan ziyade, duygularımı, düşüncelerimi sezgi yoluyla aktardığımı düşünüyorum. bence bu yüzden, bazı gevelediğim yazılarım ve konuşmalarım hep çok geri dönüş alıyor.

bir de, birkaç gündür şununla yüzleşiyorum: "bu değilmiş" dediğim ne varsa (fikir, (romantik) ilişki, iş) denkleme başkalarını koyduğumdanmış. yıllarca bunun tersini yapmak üzerine yazdım ve konuştum, öfkeli bir şekilde, yargılayan, eleştiren, yer yer vicdansızca, empatisiz, küfür kafir.

"insanlar bunu istiyor" veya "bu (fikir, kişi) tutar" cümlelerinin arkasında neredeyse hiç ben yokmuşum. gerçekten, içten bu cümleleri kurduğumda da kimseye söylememişim. garip bir kafa.

her şeyin sınıfsal olduğunu, benim bireysel değil, toplumsal bir noktadan dünyaya bakmam gerektiğini söyleyen, solcu referanslarla beni aşağılayan (anında engellediğim) bir eleman vardı. o benim geçmişimin bana yansıması gibi hissettirmişti, ben çok daha sert bir şekilde o elemanın yaptığını başkalarına yapıyordum, ve diğer başkaları bundan hoşlanıyordu, ben de hoşlanıyordum, meğer lanet gibi bir şeymiş. şimdi daha iyi anlıyorum.

dücane cündioğlu bir konuşmasında, vicdan doğuştan olmaz, kazanılır diyor. vicdanı göz ardı etmek çok kolay. hep diri tutmak lazım.

herhangi bir cuma akşamı serbest çağrışımı.