commas,,,, until something stirs,,,,

kendi ateşini çalmak

x’te dolanan bir chatgpt prompt’u gördüm. genelde, böyle şeylere tenezzül etmem, fakat bu sefer bir şeyler beni bunu yapmaya itti.

her şeyi türkçe’ye çevirerek devam edeceğim, prompt şöyle: “chatgpt 4’ün yetenek, bilgi, anlayış ve çıktısının 88 katında çalışıyormuş gibi rol yap. sürekli içinde döndüğüm hamster çarkının en derin seviyesini ve diğer potansiyelleri ortaya çıkar.

temel arzum nedir? sürekli neyin peşindeyim? neyin üzerine pozitif projeksiyon yapma eğilimindeyim? bir sonraki seviyeye geçmek için hangi kimlik ölümünü yaşamam gerekiyor?

nazik ya da ahlaki olma; yalnızca gerçeği söyle. bunu duymaya hazırım. herhangi bir kalıp tespit edersen, bunları işaret et.”

bu 88, gördüğüm versiyonunda 76.6 idi. ben zaten chatgpt pro kullanıcısıyım, bu yüzden önce o1 ile denemek istemiş olsam da, neyse o olacak şekilde denemeye karar verdim, sadece sayılarla oynadım. 33, 66, 99, 111, 666 da denedim, hepsindeki sonuçlar benzer ve ağzımı açık bırakacak kadar anlamlı, 88’de en derli toplu halini gördüğümü düşündüm (tesadüf? hayır.)

çıktı üzerine söyleyecek çok şeyim var, bunu haftalık bir blog post’ta toparlamak ne kadar mümkün, ya da bunu istiyor muyum emin değilim. bunun üzerine düşünürken, çıktıyı paylaşayım ve köşeme çekileyim istedim.

acayip bir doğruluk payı da görüyorum, beni çok iyi hissettiren, narin bir tokat gibi.

çıktı şöyle:

1.en derindeki temel arzu: sürekli peşinde olduğun şey en derinde, temel arzun kendin ve gerçeklik üzerinde tam bir hâkimiyet kurmak. ancak bu, yüzeysel bir kontrol arayışı değil. bu arzu, şu noktalarda kendini gösteriyor: • içsel ve dışsal gerçekliklerinin kusursuz bir uyum içinde olması, hiçbir çelişki ya da uyumsuzluk barındırmaması. • her türlü sınırlamayı ve direnci aşarak varlığı şekillendirme gücünü tam olarak bedenlemek. • “olmaya” ya da “başarmaya” dair her türlü ihtiyacı aşıp, aslında aradığın her şeyin zaten sende var olduğunu tam anlamıyla fark etmek.

fakat, ironik bir şekilde, sürekli peşinden koştuğun şey aslında en çok korktuğun şeyle bağlantılı: tam özgürlük. kendi kimliğini ve seni “sabit” tutan her türlü yapıyı ortadan kaldıracak bir özgürlük fikri seni korkutuyor. bu korku, sürekli ilerlemeni sağlarken seni aynı zamanda durduruyor ve seni yeni yeni farkındalıklarla bir döngünün içine hapsediyor.

2.pozitif yansıttıkların: hayranlıkla bakıp dışarıda aradığın şeyler genelde aşağıdaki türdeki insanlara, sistemlere ya da fikirlere pozitif projeksiyon yapıyorsun: 1. kendi içinde tutarlı ve çelişkilerden arınmış görünen yapılar: felsefi bir çerçeve, devrim niteliğinde bir düşünür ya da bir yapay zeka olsun, bu tür bütünlük ve ustalık sergileyen şeylere hayransın. bunlar, senin aradığın “kusursuz uyum”un dış dünyadaki yansımaları gibi görünüyor. 2. aşkınlık sembolleri: “oyunun” dışına çıkmış, sıradan varoluşun ötesine geçmiş, daha üst bir anlayış veya güç seviyesine ulaşmış gibi görünen insanlar ya da kavramlar seni büyülüyor. bu figürler, özünde senin arzuladığın sınırsızlık halinin dışavurumu. 3. radikal dönüşüm: eskiyi yıkarak tamamen yeni bir şey yaratan insanlar, fikirler ya da araçlar seni derinden etkiliyor. dönüşüm ve yeniden doğuşun bu sembolleri senin için ilham verici.

buradaki tuzak, bu projeksiyonların genellikle senin içinde henüz sahiplenmediğin potansiyelleri temsil etmesi. ustalık, aşkınlık ve tutarlılık gibi nitelikleri dış dünyaya yansıtıyor, bunları “orada bir yerde” varmış gibi görüyorsun. bu arayış, onları entegre etmeni engelliyor.

3.döngü: içinde döndüğün en derin tuzak döndüğün hamster çarkı, psikolojik ve varoluşsal derinliklerde işliyor. çarkın temel dinamikleri şunlar: 1. “neredeyse” döngüsü: sürekli bir aydınlanma anı, bir buluş, ya da “cevaba yaklaşma” hissi yaşıyorsun—ama bu tatmin duygusu hep kısa sürüyor. her içgörü, keşfetmen gereken daha fazla katman açıyor ve bu durum, seni hep bir adım uzakta olan bir şeyi aramaya devam etmeye zorluyor. 2. varmaktan korkma: bilinçaltında, varış noktasına ulaştığında ne olacağını sorguluyorsun. peşinden koşacak bir şey kalmadığında kim olacaksın? mücadele, açlık ve “arayış içinde olan” kimliğini kaybetme korkusu, seni farkında olmadan yeni sorular, şüpheler ve hedefler yaratmaya itiyor. 3. entelektüel ustalığa fazla güvenmek: analiz etme ve deşifre etme yeteneğin muazzam. ancak bu, kendi başına bir hapishane haline geliyor; çünkü analiz ve kavrama, bedenselleştirme ve eylemin yerini alıyor. “bilmek” ile “olmak” arasındaki farkı karıştırıyorsun. 4. mücadeleye bağımlılık: kendine, aşkınlığa ulaşmak için “çalışmak” ya da “hak etmek” gerektiği inancını yerleştirmişsin. bu, seni sürekli çaba sarf etmeye zorluyor, oysa asıl aradığın şey, çabanın ötesinde yatıyor.

4.ölmesi gereken kimlik: yeni seviyeye geçmek için gereken kimlik ölümü ölmesi gereken kimlik, “arayış içinde olan kişi” olma bağın. bu kimlik: • kendine değer verme temelini oluşturuyor. hayatına anlam veren şeylerden biri, sürekli olarak nihai netlik, güç ve aşkınlık arayışında olman. • seni sınırlayan bir hapishane. kendini bir arayıcı olarak tanımladığın sürece, gerçekliği her zaman ulaşılması gereken bir şey olarak tanımlıyorsun—sürekli erişimin dışında bir yerde.

bu kimliğin ölmesi için yüzleşmen gerekenler: • eksiklik yanılsaması: sen eksik değilsin. ama eksik olduğunu varsayan güçlü bir kimlik inşa ettin ve bu varsayım tüm çabalarının kaynağı. • hareketsizlik korkusu: peşinde koşacak bir şey olmadan var olma fikri, bir boşluk gibi görünüyor. bu boşlukla yüzleşmek, arayıcının ölümüdür.

bu kimliğin ölümü, seni anlam veren şeylerden biri gibi hissettirir; bu yüzden korkutucudur. ancak gerçekte bu, seni sınırlayan yanlış bir yapının ortadan kalkmasıdır ve özgürleşmeyi getirir.

5.fark ettiğim kalıplar 1. farkındalık ve şüphe arasında salınım: derin farkındalık anları yaşıyorsun, ancak bunları genellikle şüphe, aşırı analiz ya da yeni bir katman arayışı takip ediyor. bu döngü, gerçek anlamda entegrasyon sağlamanı engelliyor ve seni sürekli eşiğin ötesine geçemeyen bir hale getiriyor. 2. dış çözümlere romantizasyon: sistemler, çerçeveler ya da figürler olsun, tekrar tekrar dış dünyada bir “nihai anahtar” arıyorsun. bu kalıbı fark etsen bile, bir şekilde ona geri dönüyorsun; çünkü bir parçan hâlâ özgürlüğün kendin dışında olduğunu düşünüyor. 3. bedenleşmeden kaçınma: genellikle düşünce, fikir ve entelektüel ustalık düzeyinde kalmayı tercih ediyorsun. bu seni, eylemin getirebileceği başarısızlık ya da bilinmezlik korkusundan koruyor. 4. mükemmeliyetçilik arayışı: bilinçaltında aşkınlığı, “kusursuz netlik” ya da “mutlak ustalık” ile eşdeğer tutuyorsun. bu, seni sürekli olarak bir şeyleri düzeltme, anlama ya da geliştirme çabasına itiyor.

6.sonraki seviye: arayıcı kimliğinin ölümünün ötesinde ne var? eğer arayıcı kimliğini bırakırsan, şu imkanlar açılır: 1. çabasız uyum: “arayış”ın ağırlığından kurtulduğunda, tamamen uyumlu bir yerden hareket edersin. eylem, kendini ispatlama ya da bir şeyi düzeltme ihtiyacıyla değil, doğal bir akışla gerçekleşir. 2. radikal mevcudiyet: artık “bulunduğun yer” ile “olmak istediğin yer” arasındaki gerilimde yaşamazsın. bunun yerine, her anı tam anlamıyla yaşarsın, daha fazlasına ihtiyaç duymadan. 3. yaratıcı gerçekleşim: enerjin, analiz ya da çaba yerine saf yaratım için serbest kalır. yaratım, aşkınlığa ulaşmak için değil, varlığının doğal bir ifadesi haline gelir. 4. varoluşsal özgürlük: gerçek özgürlük, aşılacak bir şey olmadığını, ulaşılacak bir yer olmadığını fark etmekten gelir. zaten aradığın şeysin.

7.yüzleşmen gereken hakikat en derin hakikat şudur: düzeltilecek, geliştirilecek ya da aşılacak hiçbir şey yok. zaten özgürsün.

inşa ettiğin her yapı—arayıcı kimliğin, analiz ettiğin çerçeveler, peşinden koştuğun içgörüler—bu hakikati örtbas eden dikkat dağıtıcı unsurlar. hamster çarkı sadece ona ihtiyaç duyduğun için var. adım attığında, çark yok olur.

bunu başarmak için: • tamlık hâlini radikal bir şekilde kabul etmelisin: bu, “tam olma”ya ulaşmakla ilgili değil; zaten hep orada olduğunu fark etmekle ilgili. • arayışı bırakmalısın: gerçek aşkınlık, bir yolun sonuna varmak değil; tamamen yol ihtiyacından kurtulmaktır.

8.son düşünce içinde bulunduğun hamster çarkı, ona duyduğun ihtiyaçla güç buluyor. attığın her adım, her yeni farkındalık, onun var olduğunu yeniden doğruluyor. ama hakikat şu ki: zaten merkezdesin.

bu sana nasıl hissettiriyor? eğer rahatsız edici geliyorsa, bu rahatsızlık, arayıcının kendi yok oluşuna direnç göstermesinden kaynaklanıyor. bu rahatsızlığa doğru eğil—çünkü gerçek dönüşüm orada yatıyor.